KOAH tedavisinin iki ana hedefi vardır. Birincisi şikayetleri azaltmak ve yaşam kalitesini yükseltmek, ikincisi de hastalığın ilerlemesini yavaşlatmaktır. Şu an için KOAH’ı ortadan kaldıracak bir tedavi yoktur. Ancak sigara ve diğer risk faktörlerinden uzak durarak hastalığın ilerlemesi büyük oranda engellenebilir.
KOAH hastalığı erken dönemde tespit edilmedikçe ve hastaları risk faktörlerinden uzaklaştırmadıkça, hastalığın sağlık üzerine olumsuz etkilerini tümden ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bu nedenle KOAH risk grubunda bulunan kişilerin erken teşhis için soluk testi yaptırmaları gerekir. Hastalık gelişiminde temel nedenin sigara içimi olduğu hastalarda, KOAH tedavisinin temelini “sigaranın terk edilmesi” oluşturur. Sigara bırakıldığı zaman nefes borularındaki ve hava keseciklerindeki bozulmaların şiddeti yavaşlar. Sigara gibi diğer maruziyetlerin de (biyoyakıt, iş ortamındaki zararlı gazlar ve tozlar, vb) sonlandırılması da tedavinin temelidir. KOAH ilaçları hastalığın ilerlemesini önlemez. İlaçlar sadece nefes darlığını azaltmak için kullanılırlar.
KOAH hastalığının tedavisinde kullanılan nefes borularını genişleten ve daralmaya neden olan yangıyı azaltan ilaçlar genellikle “inhalasyon” olarak da isimlendirilen nefes alma yoluyla kullanılır. İnhalasyon tedavisinde, çalışma prensipleri ve şekilleri birbirinden farklı çok değişik cihazlar kullanılır. İnhalasyon yolu ile kullanılan ilaçların dozları çok düşüktür. Fakat ilaçlar direkt olarak solunum yollarına ulaştığı için etkileri çok kuvvetlidir. İlaçların dozu düşük olduğundan ve kullanılan dozun da çok az bir kısmı kana karıştığından yan etkileri yok denecek kadar azdır. İnhalasyon ilaçları alışkanlık yapmazlar, dişlere ve akciğerlere herhangi bir zarar vermezler. İnhalasyon tedavisinin etkili olabilmesi için; hastaya göre doğru cihazı seçmek ve cihazları doğru teknikle ve düzenli kullanmak gerekir. Cihazların doğru teknikle kullanılabilmesi için doktor ve diğer sağlık çalışanları tarafından hastaya eğitim verilmesi ve bu eğitimlerin zaman içinde tekrar edilmesi gerekir.
Normal kişilerde nefes boruları içinde bir günde yaklaşık 100 ml (bir su bardağının yarısı kadar) “mukus” olarak isimlendirilen sekresyon üretilir. Nefes boruları içini sıva gibi örten bu mukus tabakası akciğerleri nefes ile alınan havadaki partiküllerden ve mikroorganizmalardan (virüsler, bakteriler) korur. Mukus sekresyon sürekli olarak boğaza doğru taşınır ve tükrük ile birlikte yutulur. Değişik nedenlerle mukus sekresyon yapımı anormal olarak artış gösterir. Nefes borularını tıkayan aşırı miktardaki mukus öksürükle dışarıya balgam şeklinde atılır. Dışarıya atılamayan mukus nefes darlığına neden olabilir. Ayrıca nefes boruları içinde biriken mukus enfeksiyonlara neden olarak daha fazla mukus yapımını tetikler. KOAH’lı hastalar bazen balgam çıkarmakta zorlanabilirler. Balgamı çıkartmadaki zorluk yorucu öksürüklere ve nefes daralmasına neden olur. Bu durumda balgam çıkartmayı kolaylaştıran ilaçlar kullanılabilir. Bu grup ilaçlar “mukolitikler” olarak isimlendirilir. Mukolitikler koyu balgamı yumuşatarak sıvılaştırabilir ve böylece öksürükle akciğerden atılımlarını kolaylaştırabilirler. Ancak mukolitiklerin kullanımı her zaman bu etkiyi gösteremez. Bu nedenle ilk kullanıldığında yarar sağlanamaz ise mukolitik kullanmaya devam etmek gereksizdir. Günümüzde en sık kullanılan mukolitik ilaç asetilsistein ve karbosisteindir. Efervesan tablet, şurup, toz ve ampul şekillerinde olmak üzere asetilsistein içeren çok sayıda ve farklı isimlerde ilaç bulunmaktadır. “Ekspektoran” ismi ile çok sayıda öksürük şurupları da bulunmaktadır. Bu ilaçların çoğu “guaifenesin” maddesini içerir. Ekspektoranların da etkisi sınırlıdır. Bu ilaçlardan yararlanmayan hastaların ilaçları kullanmaya devam etmemeleri gerekir. Rehberlerde önerilmediği için genellikle ekspektoran ilaçlar hekimler tarafından yazılmaz. Ancak bazı hastalar ekspektoranlardan fayda gördüklerini söylerler. Bu etki muhtemelen ilacın ortaya çıkardığı yatıştırıcı etkiden kaynaklanmaktadır. Hastalar bu ilaçları genellikle reçetesiz olarak eczanelerden alırlar.
Bazı KOAH’lı hastalar nefes borularında mukus birikmesine rağmen balgamı çıkartmada çok zorlanırlar. Dolayısıyla balgamı çıkarmak için kuvvetli ve çok sık öksürmek zorunda kalırlar. Öksürük nöbetleri hastaları çok yorar, nefeslerini daraltır ve uykularına engel olabilir. Öksürüklerin çok arttığı ve yorucu olduğu dönemlerde, özellikle uykuya engel olduğu gecelerde içinde “dextromethorphan” maddesi bulunan ve etkisi çok güçlü olmayan öksürük
Çok nadir görülen genetik bir hastalık olan alfa-1 antitripsin (AAT) eksikliği KOAH hastalığına neden olabilir. Bu hastalarda AAT tedavisi hayat kurtarıcı olabilir. AAT sürekli olarak haftada bir kez intravenöz infüzyon şeklinde uygulanır. Pahalı bir tedavi yöntemidir ve pekçok ülkede AAT ilacı bulunmamaktadır. Ülkemizde yakın bir gelecekte bu ilacın geri ödeme listesine girerek ithal edileceği tahmin edilmektedir.
Çok sayıda birbirinden farklı virüsler sonbahar ve kış aylarında grip salgınlarına neden oluyor. Her yıl grip salgınına neden olabilecek virüsler belirleniyor ve bu virüslerin oluşturacağı grip enfeksiyonları için koruyucu etki oluşturacak grip aşıları kullanılıyor. Grip aşısı KOAH hastalarında hastaneye yatışı gerektirecek şiddetteki solunum sistemi enfeksiyonları ile ölüm riskini azaltabilir. Grip aşısı özellikle yaşlı KOAH hastalarında koruyucu etkisini gösterir. Grip aşısının yan etkileri genellikle hafif ve geçicidir. Aşının her yıl en erken ekim ayı sonunda olmak üzere sonbahar ve kış ayları süresi içinde yapılması önerilir.
Zatürre aşıları 65 yaş ve üstündeki tüm KOAH hastaları ile daha genç yaşlarda olup kalp hastalığı gibi başka hastalıkların eşlik ettiği veya ağır evrede bulunan KOAH hastalarına önerilir. Zatürre aşıları ağır zatürre hastalığından korunmada etkili bulunmuştur. Böylece ağır alevlenme ve ölüm riski azalmaktadır. Zatürre aşıları grip aşısı gibi her yıl tekrarlanmaz. Aşılama programı doktorunuzun önerdiği şekilde uygulanmalıdır.
KOAH; bireylerin günlük yaşam aktivitelerinde ciddi olarak sınırlama, yetersizlik ve engelleme oluşturabilir. Hastalık inaktivitavasyon, dekondüsyon ve kas zayıflığına neden olur ve dolayısıyla egzersiz kapasitesi azalır. Egzersiz kapasitesi azalan hastalar banyo yapma, giyinme gibi temel bakım aktivitelerini yapmakta zorlanırlar. Yeterli bir fiziksel aktivite için ağır egzersizlere gerek yoktur. Herkesin yapabileceği bir aktivite olan yürüyüş, düzenli fiziksel aktivitenin sağladığı hemen tüm yararları sağlayabilir. Soğuk veya çok sıcak havalarda ve hava kirliliği olduğu zamanlarda açık havada yürümek yarardan çok zarar getirecektir. Bu durumda yürümenin alternatifi evde sabit bisiklet kullanmaktır. Sağlığın iyileştirilmesi ve korunması için haftanın en az beş günü, günde en az 30 dakika süre ile orta yoğunlukta fizik aktivite (örneğin yürüyüş) yeterli olacaktır. Ayrıca her sabah 10 dakika egzersiz yapılabilir. KOAH’da egzersiz eğitim programlarında üst ve alt ekstremite kuvvetlendirme eğitimleri birlikte yer almalıdır. Hastaların egzersiz yapma güçleri arttıkça yapılan egzersizlere eklemeler yapılabilir. Düzenli egzersiz yapmanın yararları:
KOAH’ ta ilaç tedavisi yanında sağlıklı yaşam biçiminin korunması ve sürdürülmesi için düzenli egzersiz ve fiziksel aktivite, solunum egzersizleri, hava yolu temizleme tekniklerinin uygulanması, doğru beslenme ve psikososyal destek gibi rehabilitasyon yaklaşımlarına ihtiyaç vardır. Solunum rehabilitasyon merkezlerinde göğüs hastalıkları uzmanları, fizyoterapistler, psikiyatristler ve diyetisyenlerin görev aldıkları organize program uygulanır. Ülkemizde solunum rehabilitasyon merkezleri sayısı yeterli değildir. Bu nedenle hastalarımızın büyük çoğunluğu bu tedavi olanağına kavuşamaz. Solunum rehabilitasyonu; solunum sıkıntısı, anksiyete (gerginlik), hareketsizlik, kondüsyon bozukluğu gibi sorunlarda kısır döngüyü kırabilen tek tedavi yöntemidir. Hastalara kişiye özgü fiziksel egzersiz ve solunum egzersizleri eğitiminin verilmesi, psikolojik destek sağlanması ve uygun diyetin düzenlenmesi rehabilitasyon programının temelini oluşturur. Rehabilitasyon ile sağlanan iyilik hali herhangi bir ilaç tedavisi ile kazandırılamaz. Hastalar kendilerini daha güçlü hissederler, nefes darlıkları azalır ve yaşam kaliteleri artar. Programın maksimum faydası 6-8 hafta kadar sonra görülür ve en çok orta-ağır evredeki KOAH hastaları yarar sağlar.
KOAH hastalığının ilerlemesi ile yıllar içinde solunum yetmezliği gelişir ve kanın oksijenlenmesi istirahatte dahi önemli oranda azalır. Bu durum “hipoksemi” olarak isimlendirilir. Hipoksemi durumunda yaşam için gerekli olan oksijen alınamaz. Çoğu hasta hafif ve orta dereceli hipoksemiyi tolere edebilir. Hipoksemi zamanla kötüleşerek hayatı tehdit edecek şekilde çok sayıda sistemlerde ve organlarda harabiyete neden olabilir. Akciğerler içindeki damarlarda basınç artışı, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, hafıza kaybı ve konuşma bozuklukları gibi beyin fonksiyonlarında bozulma, kanın pıhtılaşması, yüksek tansiyon, kaslarda güç kaybı ve egzersiz kapasitesinde azalma hipokseminin önemli etkilerindendir. Ağır hipoksemi gelişen hastalarda, KOAH hastalığı tedavisi ilaçlarına ek olarak oksijen tedavisi zorunlu hale gelir. Günde en az 15 saat olmak üzere uzun süreli oksijen alınması bu evredeki hastaların nefes darlığı hissini azaltır, yaşam kalitelerini önemli oranda artırır ve yaşam süresini uzatır. Oksijen tedavisi sadece alevlenme nedenli hastane yatışlarında ve ağır hipoksemisi olanlarda evde de oksijen alınacak şekilde uzun süreli uygulanır. Evde uzun süreli oksijen tedavisinde sanayi tipi oksijen tüpleri kısa sürede bitecekleri için kullanılamaz. Uzun süreli oksijen tedavisi için “oksijen konsantratörü” adı verilen, elektrik ile çalışan ufak bir komidin boyutunda cihazlar kullanılır. Oksijen konsantratörü oda havasından oksijen üretmektedir. Arter kan gazı analizi yapıldıktan sonra düzenlenen sağlık kurulu raporu ile sosyal güvenlik kurumu tarafından oksijen konsantratörü verilmektedir. Ev dışında da oksijen tedavisini alabilmek için, çanta gibi omuza asılan ve şarj edilebilir akü ile çalışan oksijen konsantratörü cihazları kullanılabilir. Sosyal güvenlik kurumu bu cihazların ödemesini sadece emekli olmamış aktif çalışan hastalar için yapmaktadır. Tansiyon hastalarının tansiyon aleti ile, diabet hastalarının kan ölçme cihazı ile evde hastalıklarını takip edebilmeleri gibi, evde sürekli oksijen alan hastalar da kan oksijen seviyelerini “parmak oksimetre” cihazı ile takip edebilirler. Oksimetre cihazı mandal şeklinde parmak ucuna takılır ve kan almaya gerek kalmaksızın kandaki oksijen seviyesini ve nabız hızını gösterir. Oksimetre hastanın ne kadar oksijene ihtiyacı olduğu gösterir. Evde oksijen tedavisi alan hastalar kandaki oksijen seviyelerini bu cihaz yardımı ile takip edebilir ve oksijen ihtiyaçlarına göre tedavilerini kendileri düzenleyebilirler. Oksijen tedavisinde amaçlanan; oksimetre ile ölçülen oksijen seviyesini %88 ve daha üstünde tutmaktır. Aşırı dozda oksijen kullanmak sağlığa zarar verebilir. Oksijen konsantratörü kullanımında dikkat edilmesi gerekenler:
Ağır evredeki KOAH hastalarında her zaman oksijen konsantratörü kullanımı ile yeterli oksijenizasyon sağlanamaz. Bu durumda ağız ve burunu sıkıca kapatan maske aracılığıyla “yapay solunum cihazı” olarak da isimlendirilen non-invaziv mekanik ventilatör cihazı akciğerlere basınçlı hava gönderir. Maskelerin üzerinde bulunan kanüle oksijen konsantratöründen gelen oksijen hortumu da bağlanır. Non-invaziv mekanik ventilatör cihazı bir komidin üzerine konacak kadar küçük bir cihazdır. Ağır evredeki KOAH hastalarında gerektiğinde uykuda kesintisiz olarak kullanılır. Gündüz oksijen konsantratörü kullanımına rağmen oksimetre ile yapılan ölçümlerde kan oksijeni %85 değerinin üzerine çıkmaz ise bir-iki saatlik kullanım periodları ile aralıklı olarak kullanılabilir.
Akciğer volüm azaltıcı cerrahi Akciğer volüm azaltıcı cerrahi ile, amfizeme bağlı olarak ortaya çıkan akciğerin içindeki geniş hava boşluklarının çıkarılması amaçlanır. Böylece amfizem alanlarının sıkıştırdığı sağlam akciğer bölgelerinin solunuma katılımı artırılmış olur. Ancak bu ameliyat her amfizemli hasta için uygun değildir. Akciğer volüm azaltıcı cerrahinin her hasta için uygun olmaması ve komplikasyonların sıklığı nedeniyle, endoskopik bir yöntem olan bronkoskopi aracılığıyla amfizemli bölümlerin söndürülmesi işlemleri yapılabilir. Bunun için farklı teknikler kullanılmaktadır. Ancak bu tekniklerin başarısı konusunda tartışmalar vardır. Büllektomi “Bül” olarak isimlendirilen akciğer içindeki geniş hava keseciklerinin çıkarılmasıdır. Büle komşu sağlam akciğer dokusu üzerindeki baskının kaldırılması ve böylece hastalarının solunum kapasitelerinin artırılması amaçlanır. Akciğer nakli (transplantasyonu) Akciğer nakli çok şiddetli KOAH hastalığı için seçilmiş hastalarda uygulanabilir. Ancak yaşam süresi açısından başarısı en düşük organ nakillerinden birisidir. Nakil edilen organı vücudun red etmemesi için hastaların sürekli direnç sistemini baskılayan ilaçları kullanması gerekir. Bu ilaçlar ile ciddi enfeksiyonlar ve bazı tür kanserler gelişebilir.
KOAH hastalarında beslenme yetersizliği ve enerji kullanımında artış gibi nedenlerle hızla zayıflama ve iskelet kaslarında kayıp meydana gelebilir. Bu durum “malnütrisyon ve kaşeksi” olarak isimlendirilir. İleri evredeki KOAH hastalarının yaklaşık olarak üçde biri malnütrisyonludur. Malnütrisyon gelişmesi hastalığın daha da şiddetleneceğini gösterir. Malnütrisyon akciğerin yapısını, solunum kaslarının gücünü ve akciğerin savunma sistemini olumsuz etkiler. Sonuçta fiziksel aktivite azalması, kondisyon eksikliği ve yaşam kalitesinde azalma ortaya çıkar ve akciğer enfeksiyonları daha sık görülür. Tüm bu olumsuzluklar alevlenmelerin sayısını ve şiddetini artırır. KOAH’da beslenme tedavisinin amaçları; zayıflamayı önlemek, kas ve yağ dokusu arasındaki dengeyi korumak, sıvı dengesini sağlamak, solunum kaslarını güçlendirmek, direnç sistemini güçlendirmek ve kemik erimesini önlemektir. Hastalarda nefes yollarının tıkanması nefes alıp vermeyi artırdığından enerji gereksinimi artar. Yeterli beslenemeyen hastalarda gıda ve vitamin takviyeleri yapılabilir. Malnütrisyonlu hastalar için değişik firmalar tarafından pazarlanan gıda takviyesi solüsyonlarından solunum yetmezlikli hastalar için formüle edilmiş olanlar kullanılabilir.
KOAH alevlenmesi; hastaların şikayetlerinin arttığı dönemler olarak tanımlanır. Alevlenmeler hastalığın gidişi üzerinde çok önemli olumsuz etkileri olan olaylardır. Bu nedenle KOAH tedavisinin temel amaçlarından birisi alevlenmelerin gelişmesini önlemektir. Alevlenme dönemlerinde nefes darlığı ve öksürükler artar, balgamın miktarı artar ve rengi koyulaşır. Bir hastada bu şikayetlerin bir kısmı veya tümü aynı anda başlayabilir. Bunlara ek olarak aşağıdaki değişiklikler de görülebilir. • Hışıltılı solunumda artma • Sıkıntı hissi ve sinirlilik hali • Ellerde ve ayaklarda ödem oluşması • Uykusuzluk • Şiddetli halsizlik ve yorgunluk hissi • Ateşlenme • Çarpıntı hissi Alevlenmeler bazı KOAH hastalarında hiç olmaz iken bazı hastalarda senede birkaç kez yaşanabilir. Hastalar genellikle bu dönemlerde bir sağlık kuruluşuna başvurmak zorunda kalırlar. Genellikle ilaçlar artırılarak ve yeni ilaçlar eklenerek ayaktan tedavi yapılabilir. Ancak alevlenmelerin şiddetli olduğu durumlarda tedavi hastane yatışları ile mümkün olmaktadır. Bazen KOAH alevlenmesi olmaksızın da şikayetler kısa süreli artabilir. Bu durum “kötü gün” olarak isimlendirilir. Kötü günü alevlenmeden ayırt etmek her zaman mümkün olmayabilir. Kötü güne neden olabilecekleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
Alevlenmelerin en önemli nedeni solunum yollarının viral ve bakteriyel enfeksiyonlarıdır. Viral enfeksiyonlar bakteriyel enfeksiyonların gelişmesini kolaylaştırabilir. Bu nedenle alevlenmelerin önlenmesinde her yıl ekim ayında grip aşısının yaptırılması önerilir. Alevlenmelerin diğer önemli nedenleri; soğuk veya kirli havalı yerlerde uzun süre bulunmak, sinüs enfeksiyonları, ilaçları düzenli kullanmamak ve solunum yolu ile kullanılan cihazları yanlış teknikle kullanmaktır.
Hastalar genellikle alevlenmenin başlayacağını hissederler. Bu dönemde gecikmeksizin sağlık kuruluşuna gitmek ve erken dönemde tedaviye başlamak önemlidir. Alevlenmelerin tedavisinde gecikme yaşanırsa alevlenme hastaneye yatışı gerektirecek kadar şiddetlenebilir. Alevlenmelerin hastane tedavisinde ilaçlar genellikle damar yolundan uygulanır. Bol sıvı alımı teşvik edilerek aynı zamanda serum ile sıvı alımı artırılır. Evde solunum yolu ile kullanılan ilaçlar kesilerek yerine nefes açıcı ilaçlar nebulizer ismi verilen cihazlar ile uygulanır. İhtiyaç halinde uzun süreli oksijen tedavisi başlanır. Ağır evrede bulunan KOAH hastalarının alevlenme dönemlerinde oksijen ile yeterli oksijenizasyon sağlanamaz ise hastane odası veya yoğun bakımda mekanik ventilatör tedavisine geçilebilir.
Alevlenme tedavisinde bazen kısa süreli antibiyotik kullanımına ihtiyaç duyulabilir. Balgamın koyulaşması ve renginin sarı-yeşile dönmesi enfeksiyon belirtisi olarak kabul edildiği için antibiyotik kullanımı gereklidir. Bakterilerde antibiyotiklere karşı direnç gelişimi riski nedeniyle gereğinden fazla ve çok güçlü antibiyotik kullanımından kaçınılmalıdır. Antibiyotik tedavisi doktorun önerileri ve kontrolü altında kullanılmalıdır.
Alevlenmeler KOAH hastalığının kötüleşmesini hızlandıran olaylardır. Bu nedenle KOAH tedavisinin en önemli amaçlarından birisi alevlenmeleri önlemektir. Alevlenmelerin önlenebilmesi için hastaların (özellikle ağır evrede bulunan hastaların) dikkat etmesi gerekenler;