KOAH Nasıl Tedavi Edilir?

KOAH tedavisinin iki ana hedefi vardır. Birincisi şikayetleri azaltmak ve yaşam kalitesini yükseltmek, ikincisi de hastalığın ilerlemesini yavaşlatmaktır. Şu an için KOAH’ı ortadan kaldıracak bir tedavi yoktur. Ancak sigara ve diğer risk faktörlerinden uzak durarak hastalığın ilerlemesi büyük oranda engellenebilir.

  • KOAH nedeni olan sigara bağımlılığı ve diğer zararlı maruziyetleri sonlandırmak. (Hastaları risk faktörlerinden uzaklaştırmadıkça tedavide başarılı olmak imkansızdır.)
  • Nefes açıcı ve nefes borularındaki yangıyı (inflamasyonu) azaltan ilaçlar (Genellikle solunum yolu ile kullanılırlar.)
  • Balgam sökücü ilaçlar
  • Öksürük kesici ilaçlar
  • Grip ve zatürre aşıları
  • Düzenli egzersiz
  • Solunum rehabilitasyonu
  • Oksijen tedavisi
  • Mekanik ventilasyon
  • Alfa-1 antritripsin
  • Cerrahi tedavi
    1. Akciğer volüm azaltıcı cerrahi
    2. Büllektomi
    3. Akciğer nakli (transplantasyonu)
  1. Efor kapasitesini artırmak.
  2. Şikayetleri azaltmak.
  3. Yaşam kalitesini artırmak.
  4. Hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak.
  5. Alevlenmeleri önlemek. 

KOAH hastalığı erken dönemde tespit edilmedikçe ve hastaları risk faktörlerinden uzaklaştırmadıkça, hastalığın sağlık üzerine olumsuz etkilerini tümden ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bu nedenle KOAH risk grubunda bulunan kişilerin erken teşhis için soluk testi yaptırmaları gerekir.

Hastalık gelişiminde temel nedenin sigara içimi olduğu hastalarda, KOAH tedavisinin temelini “sigaranın terk edilmesi” oluşturur. Sigara bırakıldığı zaman nefes borularındaki  ve hava keseciklerindeki bozulmaların şiddeti yavaşlar. Sigara gibi diğer maruziyetlerin de (biyoyakıt, iş ortamındaki zararlı gazlar ve tozlar, vb) sonlandırılması da tedavinin temelidir. KOAH ilaçları hastalığın ilerlemesini önlemez. İlaçlar sadece nefes darlığını azaltmak için kullanılırlar.

KOAH hastalığının tedavisinde kullanılan nefes borularını genişleten ve daralmaya neden olan yangıyı azaltan ilaçlar genellikle “inhalasyon” olarak da isimlendirilen nefes alma yoluyla kullanılır. İnhalasyon tedavisinde, çalışma prensipleri ve şekilleri birbirinden farklı çok değişik cihazlar kullanılır. İnhalasyon yolu ile kullanılan ilaçların  dozları çok düşüktür. Fakat ilaçlar direkt olarak solunum yollarına ulaştığı için etkileri çok kuvvetlidir. İlaçların dozu düşük olduğundan ve kullanılan dozun da çok az bir kısmı kana karıştığından yan etkileri yok denecek kadar azdır. İnhalasyon ilaçları alışkanlık yapmazlar, dişlere ve akciğerlere herhangi bir zarar vermezler.

İnhalasyon tedavisinin etkili olabilmesi için; hastaya göre doğru cihazı seçmek ve cihazları doğru teknikle ve düzenli kullanmak gerekir. Cihazların doğru teknikle kullanılabilmesi için doktor ve diğer sağlık çalışanları tarafından hastaya eğitim verilmesi ve bu eğitimlerin zaman içinde tekrar edilmesi gerekir.  

Normal kişilerde nefes boruları içinde bir günde yaklaşık 100 ml (bir su bardağının yarısı kadar) “mukus” olarak isimlendirilen sekresyon üretilir. Nefes boruları içini sıva gibi örten bu mukus tabakası akciğerleri nefes ile alınan havadaki partiküllerden ve mikroorganizmalardan (virüsler, bakteriler) korur. Mukus sekresyon sürekli olarak boğaza doğru taşınır ve tükrük ile birlikte yutulur. Değişik nedenlerle mukus sekresyon yapımı anormal olarak artış gösterir. Nefes borularını tıkayan aşırı miktardaki mukus öksürükle dışarıya balgam şeklinde atılır. Dışarıya atılamayan mukus nefes darlığına neden olabilir. Ayrıca nefes boruları içinde biriken mukus enfeksiyonlara neden olarak daha fazla mukus yapımını tetikler.

KOAH’lı hastalar bazen balgam çıkarmakta zorlanabilirler. Balgamı çıkartmadaki zorluk yorucu öksürüklere ve nefes daralmasına neden olur. Bu durumda balgam çıkartmayı kolaylaştıran ilaçlar kullanılabilir. Bu grup ilaçlar “mukolitikler” olarak isimlendirilir.

Mukolitikler koyu balgamı yumuşatarak sıvılaştırabilir ve böylece öksürükle akciğerden atılımlarını kolaylaştırabilirler. Ancak mukolitiklerin kullanımı her zaman bu etkiyi gösteremez. Bu nedenle ilk kullanıldığında yarar sağlanamaz ise mukolitik kullanmaya devam etmek gereksizdir. Günümüzde en sık kullanılan mukolitik ilaç asetilsistein ve karbosisteindir. Efervesan tablet, şurup, toz ve ampul şekillerinde olmak üzere asetilsistein içeren çok sayıda ve farklı isimlerde ilaç bulunmaktadır.

“Ekspektoran” ismi ile çok sayıda öksürük şurupları da bulunmaktadır. Bu ilaçların çoğu “guaifenesin” maddesini içerir. Ekspektoranların da etkisi sınırlıdır. Bu ilaçlardan yararlanmayan hastaların ilaçları kullanmaya devam etmemeleri gerekir. Rehberlerde önerilmediği için genellikle ekspektoran ilaçlar hekimler tarafından yazılmaz. Ancak bazı hastalar ekspektoranlardan fayda gördüklerini söylerler. Bu etki muhtemelen ilacın ortaya çıkardığı yatıştırıcı etkiden kaynaklanmaktadır. Hastalar bu ilaçları genellikle reçetesiz olarak eczanelerden alırlar.

Unutulmamalıdır ki en etkili balgam sökücü bol sıvı almaktır. Günde en az 7-8 bardak su içmek gerekir.

Bazı KOAH’lı hastalar nefes borularında mukus birikmesine rağmen balgamı çıkartmada çok zorlanırlar. Dolayısıyla balgamı çıkarmak için kuvvetli ve çok sık öksürmek zorunda kalırlar. Öksürük nöbetleri hastaları çok yorar, nefeslerini daraltır ve uykularına engel olabilir. Öksürüklerin çok arttığı ve yorucu olduğu dönemlerde, özellikle uykuya engel olduğu gecelerde içinde “dextromethorphan” maddesi bulunan ve etkisi çok güçlü olmayan öksürük

kesici kullanılabilir. Ancak daha kuvvetli bir öksürük kesici ilaca gereksinim duyulduğunda içinde “kodein” bulunan ilaçlar kullanılabilir. Öksürük kesiciler sürekli kullanılacak ilaçlar değildir ve sadece öksürükler çok rahatsız edici olduğunda kısa süreli kullanılmalıdırlar. Kodein narkotik bir ilaç olduğu için genellikle ağrı kesici tedavilerde kullanılır ve sürekli kullanımda bağımlılık yaratabilir. Diğer yandan öksürükler yorucu da olsa, eğer balgam çıkartılıyor ise öksürük kesici ilaçların kullanılmaması gerekir.

Çok nadir görülen genetik bir hastalık olan alfa-1 antitripsin (AAT) eksikliği KOAH hastalığına neden olabilir. Bu hastalarda AAT tedavisi hayat kurtarıcı olabilir. AAT sürekli olarak haftada bir kez intravenöz infüzyon şeklinde uygulanır. Pahalı bir tedavi yöntemidir ve pekçok ülkede AAT ilacı bulunmamaktadır. Ülkemizde yakın bir gelecekte bu ilacın geri ödeme listesine girerek ithal edileceği tahmin edilmektedir.

Çok sayıda birbirinden farklı virüsler sonbahar ve kış aylarında grip salgınlarına neden oluyor. Her yıl grip salgınına neden olabilecek virüsler belirleniyor ve bu virüslerin oluşturacağı grip enfeksiyonları için koruyucu etki oluşturacak grip aşıları kullanılıyor. Grip aşısı KOAH hastalarında hastaneye yatışı gerektirecek şiddetteki solunum sistemi enfeksiyonları ile ölüm riskini azaltabilir. Grip aşısı özellikle yaşlı KOAH hastalarında koruyucu etkisini gösterir. Grip aşısının yan etkileri genellikle hafif ve geçicidir. Aşının her yıl en erken ekim ayı sonunda olmak üzere sonbahar ve kış ayları süresi içinde yapılması önerilir.

Zatürre aşıları 65 yaş ve üstündeki tüm KOAH hastaları ile daha genç yaşlarda olup kalp hastalığı gibi başka hastalıkların eşlik ettiği veya ağır evrede bulunan KOAH hastalarına önerilir. Zatürre aşıları ağır zatürre hastalığından korunmada etkili bulunmuştur. Böylece ağır alevlenme ve ölüm riski azalmaktadır. Zatürre aşıları grip aşısı gibi her yıl tekrarlanmaz. Aşılama programı doktorunuzun önerdiği şekilde uygulanmalıdır.

KOAH; bireylerin günlük yaşam aktivitelerinde  ciddi olarak sınırlama, yetersizlik ve engelleme oluşturabilir. Hastalık inaktivitavasyon, dekondüsyon ve kas zayıflığına neden olur ve dolayısıyla egzersiz kapasitesi azalır. Egzersiz kapasitesi azalan hastalar banyo yapma, giyinme gibi temel bakım aktivitelerini yapmakta zorlanırlar. 
Yeterli bir fiziksel aktivite için ağır egzersizlere gerek yoktur. Herkesin yapabileceği bir aktivite olan yürüyüş, düzenli fiziksel aktivitenin sağladığı hemen tüm yararları sağlayabilir. Soğuk veya çok sıcak havalarda ve hava kirliliği olduğu zamanlarda açık havada yürümek yarardan çok zarar getirecektir. Bu durumda yürümenin alternatifi evde sabit bisiklet kullanmaktır. Sağlığın iyileştirilmesi ve korunması için haftanın en az beş günü, günde en az 30 dakika süre ile orta yoğunlukta fizik aktivite (örneğin yürüyüş) yeterli olacaktır. Ayrıca her sabah 10 dakika egzersiz yapılabilir. KOAH’da egzersiz eğitim programlarında üst ve alt ekstremite kuvvetlendirme eğitimleri birlikte yer almalıdır. Hastaların egzersiz yapma güçleri arttıkça yapılan egzersizlere eklemeler yapılabilir.
Düzenli egzersiz yapmanın yararları:

  • Kasların gücü artar
  • Kan dolaşımı ve oksijen alımı artar
  • Kalp ve akciğerlerin iş yükü azalır
  • Kilo azalır
  • Halsizlik, yorgunluk hissi azalır
  • Uykusuzluk azalır
  • Moral ve motivasyon artar
  • Eklemler güçlenir
  • İmmün sistem (vücudun direnç sistemi) güçlenir
  • Kalp hastalıkları riski azalır
  • Kemikler güçlenir
  • Osteoporoz önlenir
  • Yaşam süresi uzar

KOAH’ ta ilaç tedavisi yanında sağlıklı yaşam biçiminin korunması ve sürdürülmesi için düzenli egzersiz ve fiziksel aktivite, solunum egzersizleri, hava yolu temizleme tekniklerinin uygulanması, doğru beslenme ve psikososyal destek gibi rehabilitasyon yaklaşımlarına ihtiyaç vardır. Solunum rehabilitasyon merkezlerinde göğüs hastalıkları uzmanları, fizyoterapistler, psikiyatristler ve diyetisyenlerin görev aldıkları organize program uygulanır.  Ülkemizde solunum rehabilitasyon merkezleri sayısı yeterli değildir. Bu nedenle hastalarımızın büyük çoğunluğu bu tedavi olanağına kavuşamaz.

Solunum rehabilitasyonu; solunum sıkıntısı, anksiyete (gerginlik), hareketsizlik, kondüsyon bozukluğu gibi sorunlarda kısır döngüyü kırabilen tek tedavi yöntemidir. Hastalara kişiye özgü fiziksel egzersiz ve solunum egzersizleri eğitiminin verilmesi, psikolojik destek sağlanması ve uygun diyetin düzenlenmesi rehabilitasyon programının temelini oluşturur. Rehabilitasyon ile sağlanan iyilik hali herhangi bir ilaç tedavisi ile kazandırılamaz. Hastalar kendilerini daha güçlü hissederler, nefes darlıkları azalır ve yaşam kaliteleri artar. Programın maksimum faydası 6-8 hafta kadar sonra görülür ve en çok orta-ağır evredeki KOAH hastaları yarar sağlar.

KOAH hastalığının ilerlemesi ile yıllar içinde solunum yetmezliği gelişir ve kanın oksijenlenmesi istirahatte dahi önemli oranda azalır. Bu durum “hipoksemi” olarak isimlendirilir. Hipoksemi durumunda yaşam için gerekli olan oksijen alınamaz. Çoğu hasta hafif ve orta dereceli hipoksemiyi tolere edebilir. Hipoksemi zamanla kötüleşerek hayatı tehdit edecek şekilde çok sayıda sistemlerde ve organlarda harabiyete neden olabilir. Akciğerler içindeki damarlarda basınç artışı, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, hafıza kaybı ve konuşma bozuklukları gibi beyin fonksiyonlarında bozulma, kanın pıhtılaşması, yüksek tansiyon, kaslarda güç kaybı ve egzersiz kapasitesinde azalma  hipokseminin önemli etkilerindendir.

Ağır hipoksemi gelişen hastalarda, KOAH hastalığı tedavisi ilaçlarına ek olarak oksijen tedavisi zorunlu hale gelir. Günde en az 15 saat olmak üzere uzun süreli oksijen alınması bu evredeki hastaların nefes darlığı hissini azaltır, yaşam kalitelerini önemli oranda artırır ve yaşam süresini uzatır. Oksijen tedavisi sadece alevlenme nedenli hastane yatışlarında ve ağır hipoksemisi olanlarda evde de oksijen alınacak şekilde uzun süreli uygulanır.

Evde uzun süreli oksijen tedavisinde sanayi tipi oksijen tüpleri kısa sürede bitecekleri için kullanılamaz. Uzun süreli oksijen tedavisi için “oksijen konsantratörü” adı verilen, elektrik ile çalışan ufak bir komidin boyutunda cihazlar kullanılır. Oksijen konsantratörü oda havasından oksijen üretmektedir. Arter kan gazı analizi yapıldıktan sonra düzenlenen sağlık kurulu raporu ile sosyal güvenlik kurumu tarafından oksijen konsantratörü verilmektedir. Ev dışında da oksijen tedavisini alabilmek için, çanta gibi omuza asılan ve şarj edilebilir akü ile çalışan oksijen konsantratörü cihazları kullanılabilir. Sosyal güvenlik kurumu bu cihazların ödemesini sadece emekli olmamış aktif çalışan  hastalar için yapmaktadır.  

Tansiyon hastalarının tansiyon aleti ile, diabet hastalarının kan ölçme cihazı ile evde hastalıklarını takip edebilmeleri gibi, evde sürekli oksijen alan hastalar da kan oksijen seviyelerini “parmak oksimetre” cihazı ile takip edebilirler. Oksimetre cihazı mandal şeklinde parmak ucuna takılır ve kan almaya gerek kalmaksızın kandaki oksijen seviyesini ve nabız hızını gösterir. Oksimetre hastanın ne kadar oksijene ihtiyacı olduğu gösterir. Evde oksijen tedavisi alan hastalar kandaki oksijen seviyelerini bu cihaz yardımı ile takip edebilir ve oksijen ihtiyaçlarına göre tedavilerini kendileri düzenleyebilirler. Oksijen tedavisinde amaçlanan; oksimetre ile ölçülen oksijen seviyesini %88 ve daha üstünde tutmaktır. Aşırı dozda oksijen kullanmak sağlığa zarar verebilir.

Oksijen konsantratörü kullanımında dikkat edilmesi gerekenler:

  • Oksijen tedavisi günde en az 15 saat olmalıdır.
  • Burun kanülü burun deliklerine sıkıca yerleştirilmelidir.
  • Nefes burundan alınmalı, ağızdan verilmelidir.
  • Oksijen akış hızı oksimetre ölçümleri ile ayarlanmalıdır.
  • Oksijen alınmadığı zamanlarda cihaz kapatılmalıdır.
  • Oksijen konsantratörü ortamdaki oksijeni kullandığı için, cihazın bulunduğu ortam zaman zaman havalandırılmalıdır.
  • Gece kandaki oksijen seviyesi gündüz seviyelerinden çok daha fazla düştüğü için, uyku esnasında oksijen tedavisi sürekli alınmalıdır.
  • Oksijen tedavisi alınmasına rağmen baş ağrısı, uyuklama, bilinç bulanıklığı olması halinde doktora başvurulmalıdır. Bu durumda kandaki karbondioksit seviyesi artmış olabilir.
  • Yangın çıkma tehlikesi nedeniyle cihazın bulunduğu odada sigara içilmemeli ve cihaz soba, elektrikli ısıtıcı, ocak gibi ısı kaynaklarından uzak tutulmalıdır. 
  • Hava akımının engellenmemesi için cihaz ile duvar veya mobilyalar arasındaki mesafe en az 50 cm olmalıdır.
  • Cihazın oluşturduğu çalışma sesi rahatsızlık yaratırsa tekerleklerinin altına sünger parçaları konabilir ve burun kanülü uzun tutularak cihaz odanın dışına alınabilir.
  • Filtre ılık sabunlu suyla yıkandıktan sonra iyice durulanmalı, emici havlu arasında fazla suyu alınmalı ve oda havasında kurumaya bırakılmalıdır. Bu işlem haftada bir tekrarlanmalıdır. Filtresiz cihaz kullanılmamalıdır.
  • Su kabı kaynatılmış, soğutulmuş su ile maksimum çizgisini aşmayacak şekilde doldurulmalıdır. Su kabındaki su 2 günde bir değiştirilmelidir. Su kabı haftada bir defa sabunlu su ile yıkandıktan sonra iyice durulanmalıdır.
  • Cihazın bakımı, servisin önerdiği şekilde düzenli olarak yapılmalıdır.

Ağır evredeki KOAH hastalarında her zaman oksijen konsantratörü kullanımı ile yeterli oksijenizasyon sağlanamaz. Bu durumda ağız ve burunu sıkıca kapatan maske aracılığıyla “yapay solunum cihazı” olarak da isimlendirilen non-invaziv mekanik ventilatör cihazı akciğerlere basınçlı hava gönderir. Maskelerin üzerinde bulunan kanüle oksijen konsantratöründen gelen oksijen hortumu da bağlanır. Non-invaziv mekanik ventilatör cihazı bir komidin üzerine konacak kadar küçük bir cihazdır. Ağır evredeki KOAH hastalarında gerektiğinde uykuda kesintisiz olarak kullanılır. Gündüz oksijen konsantratörü kullanımına rağmen oksimetre ile yapılan ölçümlerde kan oksijeni %85 değerinin üzerine çıkmaz ise bir-iki saatlik kullanım periodları ile aralıklı olarak kullanılabilir.

Non-invaziv mekanik ventilatör kullanımına rağmen oksijen değeri yükselmeyen ve kandaki karbondioksit seviyesi hayatı tehdit edecek düzeye çıkan hastalar yoğun bakıma alınır. Yoğun bakımda hastalar uyutulur ve nefes borusu içine tüp yerleştirilir. Tüp mekanik ventilatör isimli cihaza bağlanır ve cihazın sağladığı basınçlı ve oksijenli hava nefes borusu içine yerleştirilen bu tüp aracılığıyla akciğerlere gönderilir.

Akciğer volüm azaltıcı cerrahi
Akciğer volüm azaltıcı cerrahi ile, amfizeme bağlı olarak ortaya çıkan akciğerin içindeki geniş hava boşluklarının çıkarılması amaçlanır. Böylece amfizem alanlarının sıkıştırdığı sağlam akciğer bölgelerinin solunuma katılımı artırılmış olur. Ancak bu ameliyat her amfizemli hasta için uygun değildir. 
Akciğer volüm azaltıcı cerrahinin her hasta için uygun olmaması ve komplikasyonların sıklığı nedeniyle, endoskopik bir yöntem olan bronkoskopi aracılığıyla amfizemli bölümlerin söndürülmesi işlemleri yapılabilir. Bunun için farklı teknikler kullanılmaktadır. Ancak bu tekniklerin başarısı konusunda tartışmalar vardır.   
Büllektomi
“Bül” olarak isimlendirilen akciğer içindeki geniş hava keseciklerinin çıkarılmasıdır. Büle komşu sağlam akciğer dokusu üzerindeki baskının kaldırılması ve böylece hastalarının solunum kapasitelerinin artırılması amaçlanır.

Akciğer nakli (transplantasyonu)
Akciğer nakli çok şiddetli KOAH hastalığı için seçilmiş hastalarda uygulanabilir. Ancak yaşam süresi açısından başarısı en düşük organ nakillerinden birisidir. Nakil edilen organı vücudun red etmemesi için hastaların sürekli direnç sistemini baskılayan ilaçları kullanması gerekir. Bu ilaçlar ile ciddi enfeksiyonlar ve bazı tür kanserler gelişebilir. 

KOAH hastalarında beslenme yetersizliği ve enerji kullanımında artış gibi nedenlerle hızla zayıflama ve iskelet kaslarında kayıp meydana gelebilir. Bu durum “malnütrisyon ve kaşeksi” olarak isimlendirilir.  İleri evredeki KOAH hastalarının yaklaşık olarak üçde biri malnütrisyonludur. Malnütrisyon gelişmesi hastalığın daha da şiddetleneceğini gösterir. Malnütrisyon akciğerin yapısını, solunum kaslarının gücünü ve akciğerin savunma sistemini olumsuz etkiler. Sonuçta fiziksel aktivite azalması, kondisyon eksikliği ve yaşam kalitesinde azalma ortaya çıkar ve akciğer enfeksiyonları daha sık görülür. Tüm bu olumsuzluklar alevlenmelerin sayısını ve şiddetini artırır.

KOAH’da beslenme tedavisinin amaçları; zayıflamayı önlemek, kas ve yağ dokusu arasındaki dengeyi korumak, sıvı dengesini sağlamak, solunum kaslarını güçlendirmek, direnç sistemini güçlendirmek ve kemik erimesini önlemektir. Hastalarda nefes yollarının tıkanması nefes alıp vermeyi artırdığından enerji gereksinimi artar. Yeterli beslenemeyen hastalarda gıda ve vitamin takviyeleri yapılabilir. Malnütrisyonlu hastalar için değişik firmalar tarafından pazarlanan gıda takviyesi solüsyonlarından solunum yetmezlikli hastalar için formüle edilmiş olanlar kullanılabilir.

İleri evrede bulunan KOAH hastaları için enerji içeriği yüksek, tuzu azaltılmış ve bol proteinli diyetler önerilir. Yemeklerden sonra karında şişkinlik sorunu olan hastalarda  gaz oluşturan yiyecekler sınırlandırılmalıdır. Gıdaları iyi çiğneyerek küçük porsiyonlarda, sık ve yavaş yemek yemek sonrası nefes darlığı hissini önlemek için tercih edilir. Aspirasyonu (yiyeceklerin ve içeceklerin nefes borusuna kaçması) önlemek için oturarak yemek gerekir. C vitaminince zengin meyve ve sebzelerin tüketilmesi bağışıklık sistemini güçlendirmek için yararlı olacaktır. Ayrıca eksiklikleri varsa vitamin D, magnezyum ve kalsiyum kullanmak gerekir. Diüretik kullananlarda potasyum desteği verilebilir.

KOAH alevlenmesi; hastaların şikayetlerinin arttığı dönemler olarak tanımlanır. Alevlenmeler hastalığın gidişi üzerinde çok önemli olumsuz etkileri olan olaylardır. Bu nedenle KOAH tedavisinin temel amaçlarından birisi alevlenmelerin gelişmesini önlemektir. Alevlenme dönemlerinde nefes darlığı ve öksürükler artar, balgamın miktarı artar ve rengi koyulaşır. Bir hastada bu şikayetlerin bir kısmı veya tümü aynı anda başlayabilir. Bunlara ek olarak aşağıdaki değişiklikler de görülebilir.

• Hışıltılı solunumda artma
• Sıkıntı hissi ve sinirlilik hali
• Ellerde ve ayaklarda ödem oluşması
• Uykusuzluk
• Şiddetli halsizlik ve yorgunluk hissi
• Ateşlenme
• Çarpıntı hissi

Alevlenmeler bazı KOAH hastalarında hiç olmaz iken bazı hastalarda senede birkaç kez yaşanabilir. Hastalar genellikle bu dönemlerde bir sağlık kuruluşuna başvurmak zorunda kalırlar. Genellikle ilaçlar artırılarak ve yeni ilaçlar eklenerek ayaktan tedavi yapılabilir. Ancak alevlenmelerin şiddetli olduğu durumlarda tedavi hastane yatışları ile mümkün olmaktadır.
Bazen KOAH alevlenmesi olmaksızın da şikayetler kısa süreli artabilir. Bu durum “kötü gün” olarak isimlendirilir. Kötü günü alevlenmeden ayırt etmek her zaman mümkün olmayabilir. Kötü güne neden olabilecekleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

  • Aşırı sıcak veya soğuk hava
  • Barometrik değişiklikler
  • Sıkıntı, stres
  • Allerji
  • Yüksek irtifaya çıkmak
  • İlaçları aksatmak

Alevlenmelerin en önemli nedeni solunum yollarının viral ve bakteriyel enfeksiyonlarıdır. Viral enfeksiyonlar bakteriyel enfeksiyonların gelişmesini kolaylaştırabilir. Bu nedenle alevlenmelerin önlenmesinde her yıl ekim ayında grip aşısının yaptırılması önerilir. Alevlenmelerin diğer önemli nedenleri; soğuk veya kirli havalı yerlerde uzun süre bulunmak, sinüs enfeksiyonları, ilaçları düzenli kullanmamak ve solunum yolu ile kullanılan cihazları yanlış teknikle kullanmaktır.

  • Nefes açıcı ilaçların dozları artırılır.
  • Antibiyotik başlanır.
  • Kısa süreli kortizon başlanabilir.
  • Bol sıvı alımı ve evde istirahat önerilir.

Hastalar genellikle alevlenmenin başlayacağını hissederler. Bu dönemde gecikmeksizin sağlık kuruluşuna gitmek ve erken dönemde tedaviye başlamak önemlidir. Alevlenmelerin tedavisinde gecikme yaşanırsa alevlenme hastaneye yatışı gerektirecek kadar şiddetlenebilir.
Alevlenmelerin hastane tedavisinde ilaçlar genellikle damar yolundan uygulanır. Bol sıvı alımı teşvik edilerek aynı zamanda serum ile sıvı alımı artırılır. Evde solunum yolu ile kullanılan ilaçlar kesilerek yerine nefes açıcı ilaçlar nebulizer ismi verilen cihazlar ile uygulanır. İhtiyaç halinde uzun süreli oksijen tedavisi başlanır. Ağır evrede bulunan KOAH hastalarının alevlenme dönemlerinde oksijen ile yeterli oksijenizasyon sağlanamaz ise hastane odası veya yoğun bakımda mekanik ventilatör tedavisine geçilebilir.

Alevlenme tedavisinde bazen kısa süreli antibiyotik kullanımına ihtiyaç duyulabilir. Balgamın koyulaşması ve renginin sarı-yeşile dönmesi enfeksiyon belirtisi olarak kabul edildiği için antibiyotik kullanımı gereklidir. Bakterilerde antibiyotiklere karşı direnç gelişimi riski nedeniyle gereğinden fazla ve çok güçlü antibiyotik kullanımından kaçınılmalıdır. Antibiyotik tedavisi doktorun önerileri ve kontrolü altında kullanılmalıdır.

Alevlenmeler KOAH hastalığının kötüleşmesini hızlandıran olaylardır. Bu nedenle KOAH tedavisinin en önemli amaçlarından birisi alevlenmeleri önlemektir. Alevlenmelerin önlenebilmesi için hastaların (özellikle ağır evrede bulunan hastaların) dikkat etmesi gerekenler;

  • Sigara ve tüm tütün ürünlerinin kullanımını bırakmak
  • Elleri sık sabunlayarak yıkamak
  • Diş ve ağız sağlığına dikkat etmek
  • Kucaklaşarak selamlaşmayı bırakmak
  • Kalabalık ortamlarda bulunmamak
  • Trafiğin yoğun olduğu bölgelerde yürümemek
  • Hava kirliliğinin yüksek olduğu zamanlarda, aşırı soğuk ve sıcak havalarda mümkün olduğu kadar dış ortamda bulunmamak
  • Hava kirliliği ve soğuk havadan korunmak için koruma özelliği yüksek olan toz maskeleri kullanmak
  • Aşıları yaptırmak
  • İlaçları düzenli kullanmak
  • Solunum yolu ile kullanılan cihazları doğru teknikle kullanmak
  • Fizik egzersizleri ve yürüyüşleri bırakmamak
  • Beslenmeye dikkat etmek
  • Reflü hastalığını tedavi ettirmek ve reflü diyetini uygulamak
  • KOAH hastalığınıza neden olan tüm risk faktörlerini hayatınızdan çıkarın.
  • Sigarayı bırakabilmek için sigara bırakma polikliniğine gidin. Sigaranın bırakılması konusunda size yardımcı olabilecek bilgilere, Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin birakabilirsin.org adlı web sayfasından ulaşabilirsiniz.
  • İlaçlarınızı düzenli kullanın. İnhalasyon yolu ile kullanılan cihazlarınızı tekniğine uygun kullandığınıza emin olun. Gerekirse doktorunuzdan doğru kullanma eğitimi alın.
  • Düzenli olarak doktor kontroluna gidin. Eğer herhangi bir rahatsızlık olmasa dahi yılda bir kez muayene olun.
  • Yapabileceğiniz kadar egzersiz yapın ve yürüyün. Yürüyüşlerde trafiğin yoğun olduğu bölgelerden uzak durun. Sürekli oturmak ve egzersizden kaçınmak kasları güçsüzleştirir ve nefes darlığını artırır.
  • Ağır egzersizler (ağır yük taşımak, bahçede çalışmak gibi) yapmayın.
  • Soğuk havalarda, aşırı sıcakda, rüzgarlı havalarda ve hava kirliliğinin fazla olduğu saatlerde dışarıya çıkmayın. Rüzgarı önünüze almaktan kaçının. Rüzgarlı bir havada dışarıda iseniz sırtınızı rüzgarın geldiği yöne doğru döndürmeye çalışın.
  • Düzenli ve dengeli beslenin. Sık aralıklarla ve her öğünde az miktarda yeme alışkanlığı kazanın.
  • Yiyecekleriniz daha çok sulu gıdalardan (çorba, sulu sebze yemekleri) oluşsun.  
  • Hazımsızlığa ve gaz şikayetlerine neden olabilecek yiyeceklerden kaçının.
  • Bol sıvı (su, asitsiz meyve suları, bitkisel çaylar) tüketin.
  • Alkol almayın.
  • Kilolu iseniz fazla kilolardan kurtulmak için gayret gösterin. Zayıflamak için bol egzersiz yapılmalı ve yağlı, tatlı ve unlu yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Fazla kilolar hem nefes darlığını artırır hem de uykuda nefessizlik hastalığına (uyku apne hastalığı) neden olur.
  • Her yıl sonbaharda grip aşısı yaptırın. Grip salgınları döneminde kalabalık yerlerde bulunmayın. Enfeksiyon hastalıklarından korunmak için yanaktan öpüşme alışkanlığını terk edin. 
  • Zatürre aşılarınızı yaptırın. İki çeşit zatürre aşısı vardır bu aşıların birer yıl ara ile yapılması önerilir. Böylece tekrarlara gerek kalmaksızın ömür boyu bağışıklık sağlanır.
  • Nefes darlığının şiddetlendiği zamanlarda; bir sandalyeye oturun, hafifçe öne doğru eğilin, elleriniz ile sandalyenin kenarlarını sıkıca kavrayın, derin nefes aldıktan sonra ıslık çalar gibi dudakları büzerek nefesinizi yavaşca dışarıya üfleyin. Bu manevra  “büzük dudak solunumu” olarak isimlendirilir. Büzük dudak solunumu; akciğerlerde hapis kalan havayı boşaltmada yardımcı olur ve böylece sadece nefes darlığı hissi azalmaz aynı zamanda hastaları sakinleştirir. Ne kadar sık yapılırsa o kadar çok yarar sağlanır. 
  • Sırtınız dik olacak şekilde oturun. Bir elinizi göğsünüzün üzerine diğer elinizi ise karın bölgenize koyun. İkiye kadar sayarak yavaş bir şekilde karın solunum yaparak burundan nefes alın ve aldığınız nefesi dışarıya verin. Bunu sağlamak için nefes aldığınızda göğsünüz üzerindeki el hareket etmemeli, karın kaslarınız yukarıya doğru hareket etmeli. Bu solunum şekli “diafragmatik solunum” olarak isimlendirilir. Diafragmatik solunum alışkanlık haline gelene kadar bu egzersizlere devam edin. Böylece en önemli solunum kası olan diafragma kası güçlenir ve daha az nefes darlığı hissedersiniz.
  • Zorlu nefes verme tekniği” kullanarak nefes borularında birikmiş sekresyonların da atılmasını kolaylaştırabilirsiniz. Bir sandalyeye dik olarak oturun. Büzük dudak solunumu ve diafragmatik solunum tekniklerini uygulayarak 3-5 kez yavaş ve derin solunum yapınız. Sonra ellerinizi üst üste koyarak karın kaslarının üzerine yerleştiriniz. Derin bir soluk aldıktan sonra aldığınız nefesinizi ağzınızdan hızlıca dışarıya çıkarınız. 
  • Aşırı sinirlilik başlamışsa, daha önce keyif aldığınız olaylardan keyif almıyor iseniz ve küçük olayları dahi sıkıntı yaparak kafanızda büyütüyorsanız sizde anksiyete ve depresyon başlamış demektir. Bu durumda mutlaka bir psikiyatri uzmanına muayene olun. Anksiyete ve depresyon tedavi başarısızlığının en önemli nedenlerinden birisidir.